29 Şubat 2012 Çarşamba

Axl Rose & Kurt Cobain

   Çoğunuz biliyordur. Axl Rose Kurt'u sever, Kurt Axl'dan nefret eder. Nedeni şudur Kurt Axl'ı sahnede seyirciye oynamakla suçlar. Yapmacık davrandığını düşünür. Tabii bu kimine göre doğru kimine göre yanlış. Kurt'un bir lafı vardır; "Eğer gayleri,kadınları, yada siyah insanları sevmiyorsanız, lütfen bizi yanlız bırakın." Birçok konserinde söyledi bu sözünü. Evet Kurt yapmacık değildi, aksine orjinaldi. 


    Bir gün, 10 Eylül 1992, Los Angeles Mtv gecesinde muhteşem bir Nirvana konseri yaşandı. MTV Video Music Awards'a katılan Nirvana üyeleri aykırı tavırlarından asla ödün vermedikleri muhteşem bir performans daha sergilemek için kulis arkasında beklerler. MTV yetkilileri grubun "Rape Me" (bana tecavüz et) adlı parçalarıyla canlı yayına çıkacağını öğrenir. Şarkının müstehcen sözleri dolayısıyla müdahale ederler ve birlikte "Lithium" da karar kılınır. Ancak Nirvana sözünde durmaz ve şova "Rape Me" ile giriş yapar, ardından Lithium' a geçer. Seyirciler çıldırır, Nirvana coştukça coşar. Novoselic bas gitarını havaya atar, Cobain gitarı ile amfileri devirir, Grohl'un davulunu tekmeler ve Grohl mikrofonu alıp "Selam Axl, nerelerdesin?" diye haykırır. Guns n Roses solisti Axl Rose'u tiye aldıkları gece bu finalle unutulmaz bir konsere dönüşür. 

   Kurt Cobain homoseksüellere gay kişiliklere sıcak davranmıştır (gaydir demiyorum) Axl rose hayatı boyunca nefret etti homoseksüellerden hatta bir konserinde "Burdaki homolar hemen defolmazlarsa konseri keseceğim" demiştir. Kurt Axl'ın turne teklifini dalga geçerek reddetmiştir. Mtv ödüllerinde Axl'ın sandığı piyanoya tükürmüştür (ama piyano Elton John'a aitti.) Her neyse bir türlü anlaşamadılar. 

   Aslında her ne kadar birbirlerinden nefret etselerde her şeyleriyle birbirlerinin aynıydılar bence. Hep yara aldıkları konularda sinirli oldular. Kurt'a ün fazla gelmişti -ki bana göre Dave Grohl gibi müthiş bi şahsiyet bence Kurt'tan daha ön planda olmalıydı. 

   Bana sorarsanız her şekilde Axl derim. Evet Kurt çok yetenekli, yakışıklı mükemmel. Ama eminimki uyuşturucu bağımlısı olup bunalımlara girdikten sonra başına kurşun sıkıp trajik bir şekilde ölmesiydi onu ünlü eden. 


   Nirvana hep dinlerim, dinleyeceğimde. Özellikle *heart shaped box- hastasıyımdır. Axl ise küçük yaşta üvey babası tarafından tecavüze uğradı bu yuzden hayatı boyunca homolardan nefret etti. Bunca acıya rağmen Axl'da kafasına kurşun sıkabilirdi ama yapmadı. 


   Kurt, Nirvana'nın Kurt' u ise. Axl'da koskaca Guns n Roses'un Axl'ı. İkisi de benim için paha biçilemezdir. Ama bir tarafta November Rain diğer tarafta Smells Like Teen Spirit varsa ve bir tercih yapmam istenirse November Rain'dir benim için. Welcome to the Jungle 'dır, Dont Cry'dır, Sweet Chil O Mine'dır. Kolay pes eden insanları hiç sevmemişimdir.

    Hoşçakal Kurt muhteşem Kurt, yakışıklı Kurt.. İyiki varsın sen çok yaşa Axl Rose!

25 Şubat 2012 Cumartesi

Twitter - Facebook - Ask.fm

   Şuanda yavru yatakta iki büklüm yatıyorum, kucağımda laptop var ve ablam arkamda bana bi' şeyler söylüyor. Ama en nefret ettiğim şeylerden bir tanesi de kulağımda kulaklık varken birisinin bana anlattığı şeyler olması. Rihanna "Wait Your Turn" şarkısını dinliyorum. Aynı zamanda Twitter takılıyorum, Facebook olmazsa zaten olmaz, bide bu aralar sekme grubuna yeni katılan bir üye Ask.fm. Yani her konuda iyi olsam da insanlara bana soru sor diyemiyorum. Ama eğer sen istersen  http://ask.fm/supergeveze buyur.. Başlamışken Twitter'da  https://twitter.com/#!/supergeveze ..

   Ooo annem de girdi odaya. Tam aile toplantısı bi' babamla ablam eksik. Aile toplantısı demişken bu aralar çok rahatım. Babam yazlıkta kalıyor, ablam zaten akşam okulu yüzünden geç geliyor. Annemde hiç bir şeye kızan birisi değildir. Sadece ipler ortanca ablamda kopuyor. Kendisi ÖSS'ye hazırlandığından evden pek çıkıp sosyalleşemiyor. Buna inat bide benim gezmeme stres oluyor. Neyse umarım bu sene kazanır da bende kurtulurum bu büyük baskıdan. 

   Neyse benden bu kadar şimdilik kendinize iyi bakıın.. 

7 Şubat 2012 Salı

İki kelime yetiyor..

   Tamam herkes benim çok güldüğümü söyler ama bu demek değildir ki mutluyum. Dün sevgilimden ayrıldım. Malım ben - Geri zekalının en önde gideniyim. Pişman mıyım? Evet ama gidip düzeltemem artık. Az önce ağladım ağladım artık başım ağrımaya başladı, Halil Sezai açtım kendime göre sakinleşmeye çalışıyorum. Normalde yazı yazmaktan çok konuşmayı severim ama sıkılırlar diye yazıyorum. Bu şekilde daha iyi hissediyorum (galiba).

İyi düşünün her konuda iki adım sonrasını planlayın..
   Çok düzgün, seviyeli, neşeli, güzel bi ilişkiydi. Buluşuyorduk, konuşuyorduk, iyi vakit geçiriyorduk. Daha hiç kavga etmedik. Bittirdikten sonra da hiç ağlamamıştım ta ki az önce aramasını istedikten sonra ki dakikalara kadar. Açtı telefonu, hiç bi şey demedi. Nasılsın dedim, iyiyim sen dedi, iyiyim dedim. Arkadan ses geliyordu. İşte açıklama yapmak istediğimi söyledim. Tamam dedi. Kendime göre bir şeyler geveledim. Telefonla konuşmadan önce 80 kere planlamıştım nelerden bahsedeceğimi ama öyle olmadı işte. Sanki sesini duyunca kelimelere harman oldu. Seçemedim, cümleleri kuramadım. Zaten heyecanlanınca bi salak oluyorum o dakika daha da kötüydü. En çok da onu sevmediğimi düşünmesinden korkuyorum. Çünkü seviyorum ama olay şu ki sadece seviyorum. Aşık değilim, en azından öyle sandım. Şuanda ne mesaj atıyor, ne arıyor, hiç bir şey yok. Haklı olarak tabi ki de ben olsam neler neler derdim..

Gittin ya kafam hep dumaaann... (Halil Sezai - İsyan) 

   Acaba diyorum hiç bir şey demese miydim? Ama şöyle bir durum var; bir insan aşıksa anlar. En azından başka birisi için heyecanlanmaz. Ben heyecanlandığımda fark ettim. Yoksa onun yanındayken olumsuz hiç bir şey olmuyordu, her şey harikaydı. Ne zaman eve geliyorum yatağa yatıyorum ve günü değerlendiriyorum o zaman diyorum olmaz ayrılmalıyım. Belki o aşıktı, ve emindi bundan. Gerçekten çok ama çok üzülüyorum bizim adımıza. Her şeyi ben batırdım. Bok ettim her şeyi..

   Gözlerim doldu yine..
Sonradan karar değiştireceğiniz şeyleri yapmayın..

   Bugün okulda gördüm onu, bakmadı bile. Haklı.. Çok haklı hatta.. Ama bir şekilde okuyorsa bu saçma yazıyı lütfen şunu bilsin ki ben onu çok SEVİYORUM!

   Defter hazırlıyordum ona, her gün eve gidince yazılar yazıyordum bizim hakkımızda neler hissettiğim konusunda ama işte her zaman her şey beklediğimiz gibi gitmiyor. En yakın arkadaşım - kardeşim dediğim kişi "Ben seviyordum o çocuğu onayladığım ilk kişiydi, uzun sürer sanmıştım. Ama aşık değilken onu kandırmaya hakkın yok, seni beklemek zorunda değil" dedi.

   Şuan düşünüyorum da ne salağım.

   Bu yazıyı şuraya bağlayacağım, eğer birisiyle arkadaş iseniz ve iyi anlaşıyorsanız. Size hoşlandığını itiraf ediyorsa lütfen ama lütfen emin olmadan cevap vermeyin. Bizim biraz daha konuşmamız gerekiyormuş. Hata yaptım. Benim suçumla başladı, benim geri zekalılığımla bitti.. Her ikisinde pişmanım..

"İki  kelime yetiyor seni seven kalbi kırmaya, sonra roman yazsan ne fayda..
İki adımda geçiyorsun yalnızlık denen tarafa, sonra dağlar aşsan ne fayda.."

6 Şubat 2012 Pazartesi

Yıkanmaktan Tuuut - Tatlıya Kadar..

İzleyenler bilir Easy A'den bir kare - Tavsiye Ediyoruuum!
   Yıkanmak zorundayııım! Lanet olsun.. Daha okumam gereken 4 tane İngilizce kitap var. Normalde 15 günden oluşan ve adına 15 tatil denilen o 2 hafta arada okumam gerekiyordu ama her zaman ki gibi Duygu erteledi - yapmadı ve Lâtif gelip, "Ödevleri yaptınız mı demeyeceğim Cuma günü yolladığım her şeyden toplam 8 sayfalık sınav yapacağım"????!!!!11!!1!  Ben tabi şok oldum. Bide bugün arkadaşımla buluşmadım sözde "DERS" yapacaktım ama o da olmadı. Şimdi saçım yağlanmaya başladı ve yıkanmaz isem iğrenç bi insan olacağım - arkadaşla da buluşmadım. Oh ne iyi oldu böyle!
   Yıkanma konusundan sapmayacağım tekrar dönüş yapıyorum, normalde ben 15 tatilden önce her gün spor yapıyordum. Artık bacaklarımda falan çok iyi kas oldu. İyide kilo verdim. İstediğim kilo 50! Azıcık kaldı. Minni minnacıık ^^ Neyse. Şimdi bıraktım biraz kas gitsin diye. Kendimi de tatlıya vurdum az önce ilk paragrafı yazdım içeriye gidip anneciğimin yaptığı küçük milföylü tatlıdan yedim 4 tane. Neden diye sorma boşuna öküzlük değil mi? O değil ben bu gidişle eski kiloma dönerim kimseciklerde bir şey diyemez.

   Şimdi kilomu söyleyip bana kötü gözle bakmanızı istemiyorum ama benim vücudumun kas oranı daha fazla olduğu için görünürde sıkı olsa bile tartıda fazla oluyor. Artık söyleyeyim o halde... (Bir mağdurun son çırpınışları)
İşte ben anca böyle tartılmalıyım..
    Normalde yani önceeeeeden 80'dim. Evet tamam bunu okuduktan sonra "OHA MALA BAK YAVAŞ GEL YAĞ TULUMU" diyebilirsiniz ama şuanda boyumla da çok orantılı olan 64 kilocuk kadarım. Buraları da büyük yazayım ki yarıya kadar okunup da 80 falan sanmasın kimse beni. O kadar zayıfladım istemem böyle bir hata ZAYIFLADIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIM!!!11!11!
Cupcakes..
   Belki bunu okuyan kişi benim gibi kilolarından çok rahatsızdır ve zayıflamak istiyordur ama ne spor yapmayı seviyor ne de tatlıyı kesmeyi. İşte eğer bu kişi siz iseniz iyi okuyun - falan demeyeceğim çünkü çok ama çok basit olan ve herkesin herkese dediği bir şeyi yazacağım.
   Şimdi normalde herkes tatlı tüketiyor, insan insansa tabi. Öncelikle tatlı kesilecek. Şuanda bunları yazıyorum ama eski diyet yapmıyormuş halimde yemek yiyorum kendimi de motive ediyorum yani anlayacağınız. Bunları uygulayacağım. Hatta yazıyorum buraya bundan sonra 2 ay TATLI YOK! Sizde benle başlayın. Çok basit. Sonra her gün 2 litre su. Lütfen suyu unutmayalım. Çünkü vücut susuz kalıyor ve ayıptır tuvaletinizi yaptıktan sonra ve çıplakken tartılın - tabii aynı zamanda aç iken. Yani daha iyi hissedersiniz. Hatta benim taktiğim şu.
-Önce akşam tartılıyorum.
-Sonra sabah kıyafetlerle.
-Tuvaletimi yaptıktan sonra.
-Ve kıyafetleri çıkararak.
   O zaman kendinizi o kadar iyi hissediyorsunuz ki bu kadar olur yani.
   Başlarda ilk en fazla 1 hafta kadar kendi kilonuzdur sonra yavaş yavaş düşer. Ve kalıcı kiloya ulaşırsınız. Ben ulaştım sanıyorum çünkü yiyorum yiyorum en fazla 65 daha fazla olmaz zaten UMARIM!
Sizde gaz almadınız mı ama?
   Öyle işte bi kilodan sonrada spora başlarsanız - plates en çabuk etkisini gösteren spor - harika bir vücudunuz olur. Yaza şimdiden hazırlanın. Motive içinde aynaya bakın şöyle bir. Yani hoşlanmadığınız bir yer var fırsat bu fırsat aman kaçırma sırası gelince söyle bana - hangi şarkıydı bu?!
   Neyse hadi zayıflayak!

Pal Station'dan - Halil Sezai'ye Geçiş Dönemi..

    Bu aralar deli gibi Halil Sezai dinleniyor 50 metre yakınımda. Yanlış anlaşılmasın sevmediğimden veya şikayetçi olduğumdan değil bu İSYEEEEAAN!! Hatta çok mutlu oluyorum. Böyle sesi insana iyi hissettiriyor.
Halil Sezai
   Hatta şuanda bile Sonbahar şarkısı çalıyor ama benim için en iyisi Paramparça! Bitiriyor beni. Git öl Duygu diyorum kendi kendime. Hatta dalga geçilecek bir tarafı yok bence. Herkes kıskancından çatladığı için bi sorun buluyor. Hem dertliyken de çok iyi gidiyor şimdi kabul edelim. Eğer dinlemediyseniz falan %100 tavsiye ediyorum! Böyle sizi evinizden - odanızdan - oturduğunuz koltuktan veya yüz üstü yattığınız yatağınızdan alıyor ve kendi dünyalarına götürüyor. Sadece 4 dakika 54 saniye ayırın ve deneyin.
Nereden bulur bu insanlar ben mutsuzken gülünecek şeyleri...
   Ben normalde pal station takılıyordum ta ki serviste beni sinir etmek için Türkçe şarkı açmalarıyla bu fikirde değişti. İlk başlarda sinirden kuduruyordum oturduğum yerde. Bizim tiplerde ben sinirliyim diye mutlu oluyorlardı. Ama sonra baktım bu adam boş değil. Dinledikçe sevdim. Şimdi CD'leri ben getiriyorum çoğunlukla Halil Sezai dinliyoruz. Ve bağıra bağıra söylüyoruz... Genellikle biz söylüyoruz izin vermiyoruz Halil Sezai'nin söylemesine. Hatta duyulmuyor desem inanır mısınız?
   Birisi bana gelip de demesin ki ben Türkçe dinlemiyorum. En basiti kendimi örnek veririm bu konuda. Çünkü hiç yani - Tiksiniyordum. Ki hala sevdiğim söylenemez yani. Demet Akalın - Hande Yener yok dinlemem. Ama tercih meselesi tabi ki de. Dinleyeni de yadırgamam haklı olarak.
   Şu Sonbahar şarkısını 40. dinleyişim her halde.. Neyse sorun değil benim için. Akşam yatarken de arkadan çaldırırsam başardım bu işi. Ben şarkı değiştireyim siz kendinize iyi bakııın ^^

O konu senin - Bu konu beniiim ^^

    Şu dakikadan itibaren bir FACEBOOK adresim yok.. Neden yaptın diye sorarsanız da sadece bana ulaşmasınlar, görmesinler ne yaptığımı, bulaşmasınlar diye. İşte yani böyle bi saçmalık yaptım bakalım ne kadar dayanacağım, hiç belli olmaz yakın zamanda yine karşınıza çıkabilirim.
Bensiz çekilmez ben Facebook..
    Ama bu aralar telefonumu bile evde bırakmak istiyorum. Sadece babamgiller sorun yapmasın diye taşıyorum. Mesaj atmasın kimse, ne yaptığımı sormasın, nasılsın demesin. Aman Tanrııım! Ergen gibi konuştum - Hani şu yalnız kalıp forever alone'ları oynayan tiplerden. Ama cidden öyle. Hiç siz öyle hissetmiyor musunuz? Kafanızı dinlemek.. Konuşmamak. Bunları yazmaya başlamadan önce enerji bi numaraydı şuanda resmen çöktüm. Olumsuz düşünmek işte.
Böyle oluyor işte - Tabii alone olmayanlar anlayamaz..
    Bi tane kitap vardı bu tatilde okuduğum adını hatırlamıyorum, kitap da adam milletin fikirlerini ve bağlı olduğu olumsuzlukları kaldırmaya çalışıyordu. Sözlüklerden de kaldırıyordu. Örneğin; happy - mutlu, unhappy - mutsuz ama sad değil. Yani bizim dilimizde de şöyle bir örnek verebilirim; Zengin zıttı normalde fakirdir ya, işte fakir yerine - zengin olmayan. Olumsuz kelimeler yok. Ölmek demiyorsun da yaşamamak diyorsun. Bence mantıklı. Ama sonuçta herkesin kendi görüşü var. Siz saçma bulabilirsiniz.

    Düşününce insanları olumluya sürüklüyor. Yani otobüse geç kalacağım geç kalacağım dersen %70 yetişemiyorsunuz, siz tam durağı görüş alanınıza aldığınızda otobüs önünüzden hııızla geçiyor. Tabi bunlar basit örnekler. Etrafınıza da olumlu enerji yayarsınız daha huzurlu bir ortam olur sonuçta. Ve daha kibar duruyor. Dil ve anlatım dersinde ne demişti hoca? Güzel adlandırma? Ama tam olarak öyle değilde yanından geçiyor.

    Benim hafızam çok iyi değildir, bi konuşmanın yarısından çoğu uçaar gider, geriye sadece ana konu kalır. En iyisi, fazla ve saçma şeyler yok. Çoğu şarkı sözü.

    Ben nelerden bahsettim böyle ama..

Nasıl bi' çok tatlısın ZANNİ!!

   Benim bir tane canımın içi var. Adı "Bensu". Bi' çoğu cümlesinde "Nasıl bi'" kalıbını kullanıyor ve ben nefret ediyorum. Sinir oluyorum - oluyordum.. Taki bu notu görene kadar. 
Ben onu çok seviyorum diyorum ama zaten. Sol - Bensu, Sağ - Ben..

   Almanca dersindeyken bana yan sıradan bakıyordu, kalemimi aradım not defterinin arasındaymış. Tabii çıkardım yazmaya başladım deftere. Bi baktım bu yanda strese giriyor. Sonra "Not defterine bakaydın eiydi" dedi. Anladım. Bi açtım.. O kadar da güzel yazısı var ki, resmen kağıt kendine çekti. "Okuuu - Okuu" diyordu. Ve aynısını geçirdim..

Beeen mesela ÖPERİM meselaaa!!111!!1
"Nasıl bi Duygu'yu çok seviş.
Nasıl bi kusura bakma bu sayfayı senin en sevmediğin cümleler için ayırdım.
Nasıl bi bence afferdersin.
Nasıl bi kıvırcık saçlarını kıskanış.
Nasıl bi çok zayıflayışın ve mükemmel oluşun.
Nasıl bi Mahşallah!
Nasıl bi bu kalem çok güzel yazışı.
Nasıl bi bu notu hep sakla.
Nasıl bi çocuklarına gösterirsin.
Nasıl bi biliyorum bunları okurken nefretle okuyacaksın.
Nasıl bi olsun.
Nasıl bi bunu herkese okutma.
Nasıl bi sana özel..."


Tipimi görmeliydiniz ama.. Böyle resmen bir MELEEK! Çok mutlu olduummm.. Bende yazdım tabii. Bir de "Zanni" diyor sevdiklerine. "Canım"dan türemiş bir kelime..

1 Şubat 2012 Çarşamba

Efe'lim..

   Tamam şimdi bu küçük kim derseniiz.. Adı Efe. Canı sıkıldığında dudaklarını bu şekle getirir. Ve bu resmi çekene kadar göbeğim çatladı. Aslında çok şebek bir şey. Daha rahatlıkla konuşamadı. Adımı bile söyleyemedi. Zaten normalde hiç bir çocuk doğru düzgün "Duygu" diyemedi, ya "Gugu" yada "Dudu". Olsun ben onun yanaklarını ısırırıım..
 
   İstediği bir şey olunca parmağından tutup istediği şeye götürüp "bu-bu" diyor. Bizim evdeyken bütün zincirler kırılıyor. Hadi ben yine "Yapma hayatım" falan diyorum ama annem?! Kadının resmen yasağı yok. Bıçak gibi zarar veren bir şey olmadığı sürece her şey serbest çocuklara. Zor iş. Bir de babamı görüün.. Normalde dışarıdan baksanız dersiniz bu adam neden hiç gülmüyor. Ama çocuk severken o da bir çocuk oluyor resmen.

   Bir de Efe'ye anneannesi Efe'lim demiş zamanında, çocuğu herkes öyle seviyor. O değil büyüyünce stresli bir ergen olacak.

   Bakışlarına ölürüm, dudaklarını öperim, yanaklarını ısırırım...

İlki - Zoru.

   Boş zamanlarımda müzik dinlerim. Aslında şuanda da boş bir zamanım ve ben her ikisini bir arada yapıyorum. Arkada Pal Station "Hot 40" çalıyor. Saat 02.13 ve ben yatakta yatmış düşünmeden yazıyorum. Çoğunlukla beğenmeyip siliyorum. Keşke yanımda sıccacık bir kahve olsaydı. Dayanamayıp yapacağım ama üşengeçliğim tuttu. Çok severim kahveyi, her şeyin yeri ayrıdır, sevdiğim biriyle içtiğim kahve başka. Aslında normalde ne hakkında yazılıyor hiç bilmiyorum. Bir hevestir başladım.
   Hee bir de neyi severim - ama bu hazır bir şey değil manevi. Ben bir şeyi söylemeye çalışırken karşı taraftakinin anlamasını. O zaman böyle gözümde yücelenir, bir güzel olursun benim için. 
   Çok da önemli değildir dış görünüş, ama yeri vardır tabi ki ilk bakışta. Esas yer içindedir. Konuşmanda iyilik birazda neşe varsa. Az çok her konunun bir ucunu tutuyorsan - bilgin varsa daha ne duruyorsun ki. En iyi sensin BENCE. İşte böyle. Saçma saçma konuları birleştirdim. Umarım diğer yazılarım daha toplu olur, konular falan yakın vs.